top of page

Soğuk Su'dan Servetiye Karşı'ya Bir Cennet Saklı


Bu hafta iş arkadaşlarımızla beraber Kocaeli-Bahçecik’te bir kahvaltı planlıydı. Madem orada olacağız, devamını da getirelim diye karar verdik ve akşamdan yürüyüş hazırlıklarımızı yaptık. Faaliyetlerimiz genellikle pazar günleri gerçekleştiriyorduk. Cumartesi günü ise daha fazla macera imkanı demekti. Ne de olsa bir gün sonrasına dinlenme fırsatı bulabilecektik. İşe yetişme derdimiz de olmadığından zamanımız pazar günlerine göre biraz daha esnekti. Güne Bahçecik’teki Soğuk Su Restoran’da mükellef bir sabah kahvaltısı ile başladık. Buradaki manzara harikaydı olmasına ama doğa tutkunları için bir nebze yapay kalıyordu. Ormanın sessizliğine bürünmeliydik. Yine de eş, dost ve ailelerimizle birlikte zamanın nasıl geçtiğini anlamak mümkün olmamış, saat onda geldiğimiz Soğuksudan ayrılışımız öğlen saat ikiyi bulmuştu. Tasarladığımız rota için kalan süremiz kısa olsa da pilavdan dönenin kaşığı kırılsın diyerek eşim ve oğlumla çekirdek aile kolunda düştük yola.


Rota başlangıcı Soğuk Su restoranın otopark olarak kullandığı yerin ilerisindeki orman yolu girişinden başlıyordu. Aynı yerdeki çeşmeden su ikmalimizi yaptık. Aman ha dikkat edin. Restoran’da kaynak suyu kullanıldığından pet şişede su satılmıyor. Eğer su kabınız yok ise sıkıntı yaşayabilirsiniz. Orman yolu girişinde kilitli bir demir kapı bulunuyordu. Sadece araç girişine müsaade edilmediğini düşündüğümüzden kapının kenarından sıyrılıp yürümeye başladık. Sonbaharın hemen başlangıcında olduğumuzdan, doğa sarıya çalmaya henüz başlamamış, ağaçlar yapraklarından bir şey kaybetmemişti. Ara sıra sol tarafımızda bir açıklık olduğunda körfez manzarası da bize katılıyor, ancak biz daha ziyade orman yolunun keyfini çıkartıyorduk. Sağda solda bol miktarda henüz olmamış böğürtlenler ve yolumuz üzerindeki birkaç fındık ağacından midemize yolladığımız fındıklardan sonra önce “Kocaeli Belediyesi Yürüyüş Parkurları” tabelasını sonradan da “Kurtuluş Savaşı Siperleri” tabelasını gördük. GPS’imde bu mevki geçmiş bir arkadaşımızın izlerini takip ederek gitmemize rağmen siperlerle karşılaşamadan ters yöndeki “Kurtuluş Savaşı Siperleri” tabelasına vardığımızdan ne yazık ki siperleri gezemedik. Siperleri bir sonraki yürüyüşümüzün ilk mola noktası olmasını dileyerek yolumuza devam ettik.


Ormanlık alandan daha açık bir alan çıkarken karşımızda uzaklarda heybetiyle dikilen Kartepe’yi gördüğümüz yer harikaydı. Biraz daha ilerleyip Servetiye, Servetiye Camii ve Servetiye Karşı Köyleri’ni iki yanında bırakan vadinin uçsuz bucaksız yeşillikler ile dolu manzarası bu rotaya girmekte ne kadar doğru bir seçim yaptığımızı bir kez daha göstermişti. Burada güzel manzara fotoğrafları çekip biraz dinlendik ve biraz gerimizde bıraktığımız patikadan aşağı doğru inmeye başladık. Bir müddet sonra patika köy yollarından birine bağlanarak yürüyüşümüzü biraz rahatlattı.


Yanımızdaki elmaları aramızda pay edip bu harika yola biraz da elma kokusu katarak aşağı doğru inerken iç güdülerim :) GPS’e bakmamı söylediğinde izden ayrıldığımızı fark ettim. Yol üzerinde herhangi bir patika dikkatimizi çekmemişti. Bu nedenle yaklaşık yediyüzelli metre fazladan aşağıya inmiştik. Yola böyle devam edebilirdik. Ancak kararımız izi bulmak ve izi takip etmek olduğundan akılsız başın cezasını ayacıklarımıza yükledik ve gerisin geriye iz ayrımımıza yorularak da olsa döndük. Bu noktada açık seçik bir patika girişi yoktu. Besbelli bizden öncekiler kendi seçtikleri yerden ormanın içerisine dalmışlar diyerekten biz de yeşilliğin içerisine girdik. Birazdan patika kendini belli etmeye başlamıştı. Uzunca bir süre kimsenin yürümediğini geçitleri tıkayan dallar ve dikenlerden anladığımız patikada uzun bir süre tekrar toprak yol ile karşılaşana kadar ilerledik. Böcekhane su deposunu geçtikten sonra ilerideki çeşmeden azalan su stoğumuzu tamamladık. Çeşme başında köylü kadınlar su dolduruyordu. Selamlaştık ve yolumuza devam ettik. Geçen seferki sürprizle tekrar geri tırmanmayalım diye sık sık kontrol ettiğim GPS’im burada da anlamsız olduğunu düşündüğüm bir yerde aniden orman içinde dönüş gösterdi ve biz de ona uyduk.

Kendi başına yürümek isteyenlere tavsiye etmiyorum. Girişleri iz olmadan fark etmek mümkün değil ve herhangi bir işaretleme de bulunmuyor. Bu nedenle mutlaka rehber alınmasını tavsiye ediyorum. Patika içlerinde de avcı yolları ayrımlarında doğru seçim yapılmadığı takdirde zorlayıcı bir parkurla karşı karşıya idik. Bahar ve yaz aylarında yürünebilen parkura yönelik kış ayı tavsiyemizi kendimiz yürümeden vermek istemeyiz doğrusu. Sırtlarda yükseklik nedeniyle kar yağışı patikaları kapatacağından toprak köy yollarından ayrılmamak gerekir izlenimine varıyoruz. Ayrıca orman içerisinde patikaların vadi diplerini atladığı yerlerdeki derin akarsu yatakları yaz sonunda kuru olmasına rağmen baharları canlı olacağından geçişi daha fazla dikkat veya tadil gerektirebilir.

Köy yolundan aşağı inmeye başlamış, bulunduğumuz mevkiden Servetiye Karşı Köyünün camiini görebiliyorduk. Her halde bu şekilde bir yerlerden ineriz diye düşünüyorduk. Yürüyüşe geç başlamıştık, gün batımı yaklaşıyordu. Karaarslan tesislerinde son bulacak güzergahımız için son bir kez daha ormana girmemiz gerektiği gerçeğiyle yüzleşirken vahşi hayvanların beslenme vakti olduğunu düşünerekten aydınlatma açısından tedarikli olmamıza rağmen ormana girmeyi tercih etmedik. Hemen yanımızdaki yaylanın büyüsü de bizi yukarı doğru tırmandırıyordu. Sanırım bulunduğumuz yer neresi diye sorsalar orada olan herkes cennet diyecekti... Biraz yukarıda bir mısır tarlası hemen ardında da bir eski köy evi gördük.


Artık alaca karanlık zamanına girmiştik. Evin bahçesinde çalışan abimizi selamladık yukarıda evin önünde bir çiftle selamlaşıp biraz sohbet ettik. Bölgede bu aralar çok ayı olması nedeniyle ormanı tercih etmediğimizin iyi olduğunu öğrendik. Açık rota olmadığı için aracımız yoktu. Karaarslan'a inebilsek bir yolunu bulacaktık ama sapada kalmıştık. Onlar da şehre döneceklermiş. Araçları ile bizi de götürebileceklerini söylediler. Sağ olsunlar buyur ettiler, güzel bir sohbet eşliğinde Trabzon’dan buraya 70'li yılların başında yerleştiklerini öğrendiğimiz ev sahiplerimizin ikram ettiği lezzetli taze fasulye kavurması, yoğurt ve mısır ekmeğini ve yiyerek ceplerimizi fındıkla doldurduk. Çöken gecenin karanlığında yıldızların altında sıcacık çaylarımızı içtik. Bizim için bu yürüyüşümüz burada hoş bir sohbet ve güzel insanların dostluğu ile noktalanıyordu. Daha sonra arkadaşlarımız araçları ile bizi şehre kadar bıraktılar.




Featured Posts
Check back soon
Once posts are published, you’ll see them here.
Recent Posts
Archive
Search By Tags
No tags yet.
Follow Us
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page